Burkay: Din-Siyaset iliÅŸkileri-2 -///=> ANP
Burkay: Din-Siyaset iliÅŸkileri-2
2009-02-13  
İspanyollar ve Portekizliler Amerika kıtasının orta ve Güney bölümlerinde yerlileri öldürürken ve yağmalarken fetva almak için papazlarını da birlikte götürüyorlardı. İngiliz, Fransız, İtalyan ve Hollandalı misyonerler de bu işi kendi sömürgelerinde yaptılar. Adaletiyle ünlü Halife Ömer döneminde binlerce Kürt erkeği Musul’la Bağdat arasında hurma ağaçlarına asıldılar. Osmanlı Padişahı Yavuz Kürdistan’ı fethederken 40 bin Kızılbaşı din adına kılıçtan geçirdi.
Kemal Burkay: Din-Siyaset iliÅŸkileri - 2
Din-Siyaset iliÅŸkileri : Ä°spanyollar ve Portekizliler Amerika kıtasının orta ve Güney bölümlerini iÅŸgal edip zaptettikten sonra, yerlileri öldürürken ve yaÄŸmalarken fetva almak için papazlarını da birlikte götürüyorlardı. Ä°ngiliz, Fransız, Ä°talyan ve Hollandalı misyonerler de bu iÅŸi kendi sömürgelerinde yaptılar. Halife Ömer döneminde Kürdistan fethedilirken, 637’deki Kadisiye Savaşı’ndan sonra binlerce Kürt erkeÄŸi Musul’la BaÄŸdat arasında hurma aÄŸaçlarına asıldılar. Osmanlı PadiÅŸahı Yavuz Kürdistan’ı fethederken 40 bin Kızılbaşı din adına kılıçtan geçirmiÅŸti. Daha sonraları Melek Ahmet PaÅŸa (ne melek ama!), Åžengal Yezidileri üzerine gidip onları kılıçtan geçirir ve yaÄŸmalarken bu iÅŸi yine din ve Ä°stanbul’daki Ä°slam Halifesi adına ve “allahsız kâfirleri” temizlemek için yapmış, “helal mal”larına el koymuÅŸ oluyordu...
Bir önceki “Din Üzerine Bir Sohbet” baÅŸlıklı yazım, dinler tarihi üzerine bir tür kısa özetti. Bu kez tarihte din-siyaset iliÅŸkilerini konu almak istiyorum.
Önceki yazımda “din nerdeyse insanlığa yaşıt,” demiÅŸtim. Ya siyaset? O da öyle olmalı.
Daha “sürü” biçiminde yaÅŸadıkları, av peÅŸinde bir yerden diÄŸer yere göç ettikleri dönemlerde insanların sosyal organizasyonunun kabile biçiminde olduÄŸunu biliyoruz. Bu kabilelerin daha o dönemde kendilerine liderlik eden reisleri ve bu reislerin ortak yaÅŸamla ilgili olarak kabileyi yönetme ve hayati konularda son sözü söyleme gibi bir iÅŸlevi de olmalı. Bu iÅŸ ise insanları ikna etmeyi gerektirir ve siyasetsiz olmaz.
Liderlik için baÅŸlarda, avcılıkta ve savaÅŸta çok iÅŸe yarayan cesaret ve pazu gücü önemliydi. ÖrneÄŸin kızılderililer liderlerini en iyi dövüÅŸçüler arasından seçerlerdi. Ama zamanla herhalde, kurnazlığı ve yönetme becerisini içeren siyaset öne geçmiÅŸ olmalı.
Özel mülkiyet, sınıflar ve devlet ortaya çıktıktan sonra ise zaten gücün ve siyasetin tekeli devletin başındaki monarkın (kral, ÅŸah, sultan vb.) eline geçti. Fransa Kralı 14. Lui’nin deyiÅŸiyle devlet oydu. Hatta ondan öncekiler, örneÄŸin bir zamanların Mısır Firavunları aynı zamanda dini de kendi tekellerine almışlardı, onlar da “Kutsal Roma-Cermen imparatorları” gibi “tanrının yeryüzündeki vekilleri” idiler ve mutlak egemenliklerini buna dayandırıyorlardı.
Bir baÅŸka deyiÅŸle daha o dönemde din siyasetin hizmetine girmiÅŸti.
Bu türden tek kiÅŸinin ya da bir zümrenin, bir sınıfın egemenliÄŸindeki, yönetilenlerin sömürülmesi temelinde var olan rejimlerin ayakta durabilmesi için tek başına kılıç, yani zor yetmez; onun yanına insan düÅŸüncesini etkileyen ikna yöntemleri de gerekir. Bu bazen vatan-millet edebiyatıdır. GeçmiÅŸte insanları savaÅŸa mobilize etmek için “Ey Romalılar! Ey Atinalılar!” filan denir, onların onur, ÅŸeref gibi duygularına seslenilirdi. Günümüzde, çaÄŸdaÅŸ toplumlarda da bu yöntem oldukça geçerli. Elbet bu yetmezdi. Roma ve Atina tanrılarını, tapınakları korumaya yönelik bir ajitasyon da çoÄŸu zaman buna eÅŸlik ederdi... Zaman zaman da kısa yoldan, zafer halinde savaÅŸçıların ulaÅŸacağı altın ve gümüÅŸün çekiciliÄŸinden yararlanılır, talan ve yaÄŸma vaat edilirdi. Ksenofon’un Ä°ran üzerine götürdüÄŸü askerlere çektiÄŸi nutuklarda dile getirdiÄŸi gibi. Ksenofon zaten hem savaÅŸ sanatıyla, hem de hitabet ve siyaset ustalığıyla savaÅŸçılarına yön vermeyi beceren iyi bir komutandı.
OrtaçaÄŸlarda din uÄŸruna yapılan, ya da öyle görünen savaÅŸlar zaman zaman öne çıktı. Bu bazen aynı dinin saflarında mezhep kavgaları biçiminde oldu; örneÄŸin Avrupa’da Yüzyıl SavaÅŸları... Zaman zaman da Müslümanlarla Hıristiyanlar arasında oldu; ünlü Haçlı Seferleri gibi... Bu son savaÅŸlar, elbet aynı zamanda Çin’den Avrupa’ya ipek yolunu güvenceye almak, bunun yanı sıra haraç ve talan içindi.
Ä°spanyollar Amerika kıtasının orta ve Güney bölümlerini iÅŸgal ederken (o zaman bu bölgeler henüz Latin Amerika adını almamıştı, Ä°spanyollar ve Portekizliler oraları zaptettikten sonra aldı) çoÄŸu zaman papazlarını da birlikte götürdüler. Yerlileri öldürürken ve yaÄŸmalarken fetva almak için... Öldürmeye gerek görmediklerini ise bu papazlar eliyle HıristiyanlaÅŸtırmak için... Çünkü hepsini öldürmeleri rantabıl da olmazdı, o zaman elde iÅŸ yaptıracak köle kalmazdı. Onları ta Afrika’dan zincire vurup, gemilere yükleyip getirmek de oldukça masraflı bir iÅŸti...
Ä°ngiliz, Fransız, Ä°talyan ve Hollandalı misyonerler de bu iÅŸi kendi sömürgelerinde yaptılar.
Arap Ä°slam halifeleri de yine “din ve Tanrı adına” kılıç sallayıp sefere çıktılar, Ä°ndüs Irmağından Pirenelere kadar zaptettiler, yaÄŸma ettiler, kestiler biçtiler. Mesela ÅŸu adaletiyle ünlü Halife Ömer döneminde Kürdistan fethedilirken olanlar... 637’deki Kadisiye Savaşı’ndan sonra binlerce Kürt erkeÄŸi Musul’la BaÄŸdat arasında hurma aÄŸaçlarına asıldılar.
Osmanlı PadiÅŸahı Yavuz Kürdistan’ı fethederken 40 bin Kızılbaşı din adına kılıçtan geçirmiÅŸti. Daha sonraları Melek Ahmet PaÅŸa (ne melek ama!), Åžengal Yezidileri üzerine gidip onları kılıçtan geçirir ve yaÄŸmalarken bu iÅŸi yine din ve Ä°stanbul’daki Ä°slam Halifesi adına ve “allahsız kâfirleri” temizlemek için yapmış, “helal mal”larına el koymuÅŸ oluyordu...
Ä°stanbul’daki o hem “Rum Sultanları” hem de “Ä°slam Halifesi” diye adlandırılanlar da, nice savaÅŸlarla kan dökerek zapt ettikleri toprakları talan edip, altın ve gümüÅŸlerini, haraçlarını, bu arada nice güzel kadın, kız ve “oÄŸlan”larını saraylarına taşır ve orada hem bir hazine, hem de bir cariye kolleksiyonu oluÅŸtururken bunu herhalde din ve diyanete uygun ÅŸekilde yapmakta idiler... Tabi, bu kutsal devlet için onlar -daha Makyavel ve “Hükümdar”ı bile ortada yokken- kendi öz babalarını, kardeÅŸlerini, çocuklarını ve torunlarını bile öldürme, kıyımdan geçirme, beÅŸikteki bebeleri bile boÄŸma hakkına sahiptiler ve bu doÄŸal bir ÅŸeydi...
Osmanlı PadiÅŸahları ve Ä°ran Åžahları arasında yüzyıllar süren savaÅŸlar da Sünni-Åžii savaşı biçiminde dini bir renge büründürüldü. Osmanlı için “KızılbaÅŸlarla”, Ä°ran için “Yezitlerle” savaÅŸ... Ama bu savaÅŸlar yüzünden yüzyıllar boyu ülkemiz Kürdistan iki tarafın iÅŸgalini, talanını, kırımını yaÅŸadı. Kimi zaman, Yavuz örneÄŸinde olduÄŸu gibi Osmanlı sultanları, ÅŸah yanlısı deyip Alevileri kılıçtan geçirirken, kimi zaman da ÅŸahın orduları, Diyarbekir, Mardin gibi Kürt kentlerini ele geçirip, “Yezit” diye kılıçtan geçirdiler.
Bu yüzden, Ehmedê Xani’nin deyiÅŸiyle, yüzyıllar boyu “Rom’un ve Ecem’în oklarına hedef olduk.” Bugün hâlâ eski öykü sürüyor...
Evet, sevgili okurlar, bu konuda sözü uzatmaya gerek var mı? Aklımda kalan ünlü bir söz var, kimindi ÅŸimdi hatırlamıyorum: “Din adına ne cinayetler iÅŸlendi!”
Ama iki yanda da, ister papaz olsunlar ister molla, din adamlarını dinlediÄŸimiz zaman ne de tatlı dilliler; “Din ÅŸiddete karşıdır,” derler.
Dinlerin ortaya çıkışının bir öyküsü, zemini var elbet; onlara hayat veren tarihi ve sosyal koÅŸullar. Ama bir de sonrası...
Musa Mısır’ın acımasızca ezilen, sömürülen kölelerinin sözcüsü olarak ortaya çıktı. Ama Musa’nın dinine baÄŸlı olanların bir bölümü sonradan acımasız köle sahiplerine dönüÅŸtüler.
Ä°sa, bu türden krallar ve köle sahiplerince ezilen yoksulların sözcüsü idi ve bu yüzden çarmıha gerildi. ÖÄŸretisi dört bir yanda köleler, yoksullar ve haksızlığa uÄŸrayanlar arasında yayıldı, barışçı direniÅŸin sembolüne dönüÅŸtü ve döneminin süpergücü Roma’yı bile sarstı. Ama sonra ne oldu?
Muhammed’in yaydığı din de baÅŸlarda benzer biçimde yoksullardan, kölelerden, kadınlar, çocuklar gibi toplumun ezilen kesimlerinden yana bir dizi deÄŸiÅŸikliÄŸi içeriyordu. Bu yüzden insanlar çevresinde toplandılar. Peki ya sonra?..
Sonra, ötekilerde olduÄŸu gibi, egemenler, güçlüler, zorbalar dinin dizginlerini ele geçirdiler ve onu kendi hizmetlerine koÅŸtular.
Ä°sa, “bir yüzüne tokat vururlarsa öteki yüzünü çevir,” demiÅŸti. Peki, siz bunu yapan bir Hıristiyan gördünüz mü?.. 20. Yüzyılın ortalarında 6 milyon Yahudiyi fırınlarda yok eden sistemin bir ayağı da Hıristiyan inancına dayanmıyor muydu?.. Belki bir farkları, “haç”ı “gamalı haç” haline getirmiÅŸ olmalarıydı...
Müslümanlar da, ÅŸimdi akıl almaz bir vahÅŸete dönüÅŸen ve adlarının terörle birlikte anılmasına yol açan acımasız eylemleri eleÅŸtirirken “dinimize göre adam öldürmek cinayettir, Ä°slam dini bunu kabul etmez,” derler. Peki kılıç zoruyla yapılan tüm o fetihler, “dine davet seferleri”, o Musuldan BaÄŸdat’a kadar hurma aÄŸaçlarına asılanlar?.. Bizzat Ä°slam halifeleri arasındaki o acımasız boÄŸuÅŸmalar, Kerbela olayları?..
Uzak geçmiÅŸ bir yana, ya ÅŸu son yüzyılda olanlar? Bir milyonu aÅŸkın Ermeni’yi kaÅŸla göz arasında yok etmeler?.. Ya daha sonraki 70-80 yılda Müslüman Kürt “kardeÅŸler”e yapılanlar?.. MaraÅŸ, Çorum, Sivas kıyımları?..
Ne papazlar, ne hahamlar, ne mollalar, kimse bunlardan söz etmiyor. Ne siyasiler, ne devlet adamları, kimse tarihin bu yönünü karıştırmıyor. Herkes din adına tatlı hikâyeler anlatıyor bize.
Çünkü din bugün de egemenler ve sömürenler için, siyasetin emrinde bir geçer akçe.
Osmanlı’nın son zamanı ve Cumhuriyet dönemi
Son dönemde, Kürtler özgürlük için seslerini yükseltince, sistemin Kürtleri susturmak için devreye koyduÄŸu enstrümanlardan biri top ve tüfekse, ötekisi de dindir. Top ve tüfekle sindirmeyi, dinle ise yatıştırmayı deniyorlar.
Bu yöntem bize yabancı deÄŸil, yazyıldan fazladır biliriz.
Osmanlı devleti dağılıp çökmenin eÅŸiÄŸine gelince, bunu önlemek için aranan çareler arasında iki tanesi öne çıkıyordu: Osmanlıcılık ve Ä°slamcılık.
Osmanlıcılık, Osmanlı padiÅŸahının ÅŸahsında, yani saltanata baÄŸlılık temelinde, Osmanlı mülkünün birliÄŸini saÄŸlamaya yönelikti. Bu görüÅŸü savunanlara Yeni Osmanlılar deniyordu. Namık Kemal bunlardan biriydi. Onun “Vatan Yahut Silistre” adlı piyesi, iÅŸte bu anlayışın ürünüydü, yani Bulgaristan’ın ÅŸu kuzey ucundaki Silistre’yi de vatandan sayıyordu... Åžimdi Hakkari’yi vatan saydıkları gibi... Ne var ki, özgürlükleri için ayaÄŸa kalkan Hıristiyan Balkan halkları ne sultana aldırdılar, ne böyle tiradlara; yüzyıllardır boyunduruÄŸu, zulmü altında yaÅŸadıkları Osmanlıyı söküp ülkelerinden attılar.
Hıristiyan halklardan umut kesilince, bu kez hiç deÄŸilse Arabistan’ı ve Kürdistan’ı elde tutmak için Halifelik postunun Ä°slamlar bakımından “birleÅŸtirici” fonksiyonunu devreye soktular. Sultan Abdülhamit bu motifi kullanarak hem eldeki Ä°slam ülkelerini tutmak, hem de Ä°ran’a doÄŸru yayılmayı denedi. Ama bu da tutmadı. Kuzey Afrika ve Arabistan’ın Müslaman-Arap halkları da, Birinci Dünya Savaşı’nda, yani ilk uygun fırsatta, emperyalist ve “kâfir” demeden, Fransız, Ä°ngiliz ve Ä°talyanlarla birleÅŸip Ä°stanbul’daki zoraki halifeyi ve ordularını kovdular. Türk egemen çevrelerinde öteden beri söylendiÄŸi biçimiyle, “bıçaklarını kaçan Osmanlı’nın sırtından vurdular!”
Sonuç olarak, artık dikiÅŸleri tutmayan, çürümüÅŸ yaÅŸlı aÄŸaca dönen Osmanlıyı ne “Osmanlıcılık” kurtardı, ne “Ä°slamcılık”; esen güçlü bir rüzgârla, çöktü, dağıldı gitti.
 


Print


.
2018-03-07 - 04 :19    Ä°NSANLIÄžA KARÅžI ZULMÃœN DE SONU VAR
2016-12-03 - 17 :56    SABAH`ın REZALETÄ° ve UTANÇ HABERÄ°
2016-01-22 - 16 :31    Qazî MIHEMED: DÜŞMANLARINIZA ALDANMAYIN
2016-01-07 - 15 :30    KÃœRT TARÄ°HÄ°NIN GÄ°ZLÄ° HAZÄ°NELERÄ° AÇIKLANIYOR
2015-05-24 - 00 :52    Osmanlılar ve Acemler Arasında Kürdler
2015-05-24 - 00 :35    “Azeriler ve Ermenilerin Kürdlere karsi soykırımi”
2015-03-28 - 07 :54    Arap şövenistleri Rojavayı nasıl AraplaÅŸtırdı ?
2015-03-28 - 07 :43    Susuz HoÅŸgeldi köyünden BaÅŸbakan DavutoÄŸlu’na çaÄŸri
2014-12-20 - 08 :33    ÅžENGAL iÅŸit vahÅŸetinden KURTARILDI !
2014-04-26 - 17 :07    Kürt imamlardan Ermenilerin korunması için fetva
2012-12-05 - 16 :43    Ninelerimizin Ermeni komÅŸuları
2012-11-24 - 15 :54    Müslümanlar Ermenilerin nesi olur?
2012-08-18 - 00 :21    Rusya’nın OrtadoÄŸu politikası
2012-04-03 - 02 :37    Sabri Atman : Süryani Soykırımı kabul edilsin
2012-01-17 - 00 :26    Federal Kürdistan’da politik islamin anatomisi
2011-12-28 - 00 :12    Diken : Fıleleri kaybettiÄŸimizde coÄŸrafyamiz da yoksullaÅŸtı
2010-11-21 - 01 :11    Cumhuriyet Kürdlere Ne Kazandırdı?
2009-08-27 - 23 :26    Kafkasya Kürdistan`ının iadesi
2009-02-17 - 02 :45    Burkay : Din-Siyaset iliÅŸkileri-3
2009-02-13 - 01 :44    Burkay: Din-Siyaset iliÅŸkileri-2



About us  |  Contact information
Copyright 2008, ANP. All rights reserved.
Powered by Med Diplomatic