Sabri Atman : Süryani Soykırımı kabul edilsin
Gazeteci Gabar Çiyan’ın Seyfo Center BaÅŸkanı Sabri Atman ile Süryani Soykırımını konu alan röportajını yayınlıyoruz.
Gabar Çiyan : Seyfo kelimesi neyi ifade ediyor ve Seyfo Center nedir, ne zaman kuruldu, hangi ülkelerde örgütlü, amaçları nelerdir?
Sabri Atman : Soykırım sözcüÄŸünün Ingilizcedeki karşılığı olan ‘genocide’ kavramını sosyal bilimler literatürüne sokan Polonya asıllı ve yahudi olan Rafael Lemkin’dir. Eski Yunanca genos (ırk, kabile, köken) ve Latince dilindeki –cide (kes, öldür) sözcüklerinden türemiÅŸtir.
Ancak soykırıma uÄŸrayan bir çok halk grubu, uÄŸradıkları acıları tarif etmek için kendi dillerinde soykırım anlamını veren benzer kavramlar kullanmaktadırlar.
ÖrneÄŸin Yahudiler ibranice dilinde ‘Shoah’ deyimini kullanırlar. Trajedi veya felaket anlamına gelmektedir. Ermeniler ise Batı Ermenice ÅŸivesinde ’Medz Yeghern’ deÄŸimini kullanırlar. ’Büyük suç’ anlamına gelmektedir, bunu ’büyük kaza’ olarak okuyanlar da var.
Rwanda’da soykırıma uÄŸrayan Tutsi’ler ise kendi dillerinde ’Machete’ veya ’Panga’ deyimini kullanırlar. Bu, bıçakla kılıç arasında keskin bir alettir. Genellikle çalıları ve kamışları kesmek için kulanılır.
Süryaniler ise uÄŸradığımız soykırıma kendi dilimizde birden fazla kullandığımız sözcük vardır. Batı Süryanice dilinde ’Ferman’, ’Kafle’ ve ’Seyfo’ deyimlerini kullanırız. Birinci sözcük ‘yukardan gelen emir’ anlamında kullanılır ve Kürtçe dilinde de ‘Fermane fılaha’ yani ’Hristiyanların Fermanı’ anlamında kullanılması yaygındır. ’Kafle’ sözcüÄŸü ise, topluluÄŸu, toplu halde zorunlu göçe, daha doÄŸrusu ölüme gönderilen insanların konvoylarını tarif eder.
UÄŸradığımız soykırımı tarif anlamında en çok kullandığımız sözcük ise, SEYFO’dur. Kelime olarak Süryanice dilinde ’’Kılı璒 anlamına geliyor. 1914-1915 yıllarında kılıçtan geçirildiÄŸimiz için uÄŸradığımız soykırıma Batı Süryanice dilinde SEYFO ve DoÄŸu süryanice de ise ’SEPA’ deyimini sembolize olarak kullanırız.
Süryani Soykırım AraÅŸtırmalar Merkezi Seyfo Center, 2004 yılında kuruldu. Amacı, inkar edilen ve unutturulmak istenen Süryani Soykırımı Seyfo’yu unutturmamaktır! Seyfo Center’in Almanya, Hollanda, Belçika ve Ä°sveç olmak üzere Amerika’da ÅŸubeleri var. Aynı zamanda Avustralya, Yeni Zelanda olmak üzere dünyanın daha bir çok ülkesinde faaliyetleri mevcuttur. Åžubelerimizin olmadığı ülkelerde halkımızın diÄŸer var olan kurumları aracılığıyla faaliyetlerimizi yürütüyoruz. Halkımızın ezici bir çoÄŸunluÄŸunun desteÄŸine sahibiz. Amerika ve Avrupa’nın bazı Üniversiteleri olmak üzere, Ermeni Soykırım Müzesi ve Ä°srael’deki Holocaust ve Soykırım Enstitüsü gibi kurumlarla iliÅŸkilerimiz var ve bunların tecrübelerinden yararlanıyoruz.
Seyfo Center, ezilen halkların ortak mücadelesine inandığı içindir ki, Ermeni, Rum, Alevi, Türk ve Kürt ilerici ve demokratlarıyla yakın iliÅŸkileri var ve bu iliÅŸkileri daha da geliÅŸtirmek arzusundadır. Çünkü soykırım olayı sözü edilen bütün bu kesimleri yakından ilgilendirmektedir.
Gabar Çiyan : Süryani (Seyfo) Soykırımına, devlet güçlerinin yanısıra, gerici Kürtlerin de rolünden bahsediliyor. Bu konuda, Kürt aydınının kendi tarihini eleÅŸtirme sürecinin baÅŸladığına dair iÅŸaretler var. Sizin, bu konu üzerinde yüksek lisans yapmaya baÅŸladığınızı biliyoruz. Seyfo Center'in Kürt aydını ve siyasi partilerinden bekledikleri nelerdir?
Photo/Pearlida/Seyfo Center Başkanı Sabri Atman
Sabri Atman : Evet! 1915 Soykırımı dönemin Ä°ttihat ve Terakki Partisi tarafından, planlı, programlı ve sistematik bir ÅŸekilde gerçekleÅŸtirildi. Amaç, Türkiye’nin TürkleÅŸtirilmesi yani homojenleÅŸtiril-mesiydi. Bu bir anlamda baÅŸarıldı da. Sayıları milyonlarca olan Ermeni, Rum ve Süryani’den topu topu sadece 72 bin kiÅŸi saÄŸ kaldı Türkiye’de.
Eldeki bütün veriler gösteriyor ki, Kürtlere karşı bugün kullanılan silahlı korucu çeteleri gibi, devletin silahlandırdığı ve finanse ettiÄŸi bazı gerici Kürtler ve bazı Kürt aÅŸiretleri de o dönemde Ermeni ve Süryani Soykırımında kullanıldı.
Ama bunu söylerken, ÅŸunu kalın harflerle ifade etmek isterim: Türk, Kürt, Süryani, Ermeni, Arap, Alman vs. gibi kavramlar çok dikkatlice kulanılması gereken kavramlardır. Soykırım, bir halkın bir baÅŸka halkı katletmesi deÄŸildir. Soykırımı yapan güçlerin soyadı ne olursa olsun, onlar halklarımızı temsil edemez. Bu baÄŸlamda, soykırımı yapan iktidarı ve buna iÅŸtirak eden bazi Kürtleri ve diÄŸer güçleri lanetliyoruz. Kürt halkını veya Türk halkını suçlamıyoruz! Her Türk ve Kürt bireyi de tek tek bireyler olarak bu soykırımdan sorumlu deÄŸildir. Ancak ortada kolektif bir sorumluluk var. 1915 Soykırımı ’Türk ulusu’ adına, ’islam’ dini adına yapıldı. Ermeni ve Süryani malları bir çok bölgede talan edildi. Bu baÄŸlamda her Türk ve bunda sorumluluk payı olan her Kürt bireyi 1915 Soykırımını kabul etmek ve ettirmekle yükümlüdür.
‘Kürt’ tarafının iÅŸtirakı neydi, niye ve nasıl iÅŸtirak etti, hangi Türkün veya Kürdün zenginliÄŸi konduÄŸu Ermeni veya Süryani mallarıdır gibi konular, önümüzdeki dönemde araÅŸtırılması gereken konulardır.
Ermeni ve Süryaniler sabah kahvaltısı için harcandılar. Kürtler ise öÄŸlen yemeÄŸi olarak planlanmıştı. Fakat evdeki hesap çarşıya uymadı. Birincisi, Ermeni ve Süryani çocuklarının, aradan 97 sene geçse bile soykırımı yapanlardan hesap soracağı ve bunu sürekli dünya gündemine getireceÄŸi hesaplanmamıştı.
Ä°kincisi, Kürt halkının ve onun mücadelesinin Türkiye Cumhuriyeti devletinin otuz iki diÅŸini kıracağı hesap dışı bırakılmıştı. Düne kadar Kürtlerin varlığını inkar eden herkes, bunu bugün açık bir ÅŸekilde telafuz etmek zorunda kalacağı tahmin edilmemiÅŸti.
Soykırımı inkar eden ‘Türkler’ çıkacağı gibi, bu soykırımda Kürtlerin sorumluluÄŸunu üstlenmeyen ve bunu inkar eden ‘Kürtler’ de çıkacaktır. Her iki tarafın inkarcılarının kullanacağı argümanlar birbirine çok benzeyecektir. Bazı Kürt aydınları, bu iÅŸ tek başına Türk devletine yöneltildiÄŸi zaman memnunluk duyacaklardır. Fakat Kürtlerin sorumluluÄŸu hatırlatılınca, ‘geçmiÅŸi kaşımayın’ türü laflar etmekten kaçınmayacaklardır.
Soru (anp): Bunlar hangi ”Kürd aydinlari”dirlar ? Biraz geriye gidersek, bundan yaklasik yüz yil önce Kürdler adina, Kürdi menfaatler adina savasan, herhangi silahli bir Kürd hareketi Asuri-Suryani-Ermeni halklarina karsi katliam ve talanlarda yer aldi mi ? Hangi Kürd hareketlerinden bahs ediyoruz ? Hem gecmiste ve hem de simdi, Kürd menfaatlarini savunan ve bunun icin mucadele ettigini soyleyen hangi Kürd örgütü ve aydini Hiristiyan halklara karsi kin ve savasi körukledi veya hala körukluyor ? Hristiyanlara karsi suclar isleyen ayni Türk-Müslüman ceteler tarafindan, öz be öz Kürd olan Yezidi inancina sahip Kürdlere karsi da katliamlar gerceklesmedi mi ? Sizce Kürdlerin kendileri de kirim ve katliamlara ugramadi mi ? Bir arastirmaci olarak, ayni cografyada 100 yildir katiamlara ugrayan Kürdler ve yasadiklari acilari konusunda neler soyleyebilirsiniz ?
Photo/Sabri Atman : AlabildiÄŸine geniÅŸ ve uzun bir soru. Fakat son paragraftan hareketle cevap vermeye çalışayım. Elbette, aynı coÄŸrafyada yaÅŸayan Kürt halkı da çok acı katliamlara ve soykırımlara maruz kaldı. Kürt halkı da büyük acılar yaÅŸadı ve yaşıyor. Sadece 1925-1938 yillari deÄŸil, daha dön Uludere’de 34 insan devlet tarafından öldürüldü ve bir özür bile onlara çok görüldü. Olay unutturulmaya çalışılıyor.
1988 yılında binlerce Kürt Halepçe’de soykırıma uÄŸratıldı. Bir çok insanın yuvası yıkıldı. Ufak çocuÄŸunu göÄŸüsleyen babanın cansız bedeni ve dünya medyasında dolaÅŸan resmi bir çok insanın beynine ve yüreÄŸine kazındı. Yerde yatanın soyadı veya ulusal kökeni birey olarak benim için hiç ama hiç önemli olmasa bile, bu resme her baktığımda göz yaÅŸlarımı tutamam. Yapanlara lanet okurum. Kürt halkının yaÅŸadığı acıyı yüreÄŸimde paylaşırım.
Hiç kuÅŸkusuz Kürt halkının tarihinde sayısız katliam vardır. Yüzbinlerce masum Kürt öldürülmüÅŸtür. Basta 1925, 1926-1930 Ararat isyanlari-Geliye Zilan katliamlari olmak üzere 1938 Dersim ve Halebçe’de Kürt halkının yaÅŸadığı acıları paylaÅŸmak ve yapanları lanetlemek için araÅŸtırmacı veya yazar -çizer olmaya hiç gerek yok. Asgari bir insani duruÅŸa sahip olmak yeterlidir. Bir insan olarak, soykırım yaÅŸamış bir halkın ferdi olarak, insanlığa bu tür acıları yaÅŸatanlara deÄŸil bir defa; yüz bin defa lanet okuyorum. Lanet okumak, yeterli mi diye sorulabilir. DeÄŸildir tabi, fakat geçmiÅŸ katliamlar ve yaÅŸatılan acılar yeterince lanetlenmeli ki, baÅŸka birileri geçmiÅŸten cesaret alıp benzer acıları yaÅŸatmaya kalkışmasın. Halepçe soykırımında, ufacık çocuÄŸuyla, cansız bir ÅŸekilde yerde yatan baba ve oÄŸulun heykeli dikilmeli ve bu heykel gelecek kuÅŸaklara ders olmalıdır.
Sorunuzun öteki yanına gelince: ’Böylesi Kürt aydınları kimlerdir’, diyorsunuz. Oysa ben ÅŸunu iddia ediyorum: 1915’te Süryani ve Ermenilere yapılan soykırımda Kürt rolünün de olduÄŸunu ve bir çok Kürt aÅŸiretinin bu uÄŸursuz katliamda kullanıldığını düÅŸünüyor ve söylüyorum. 1915 Soykırımında Kürt tarafının da rolü var ve bu olay örtbas edilmemeli, tam tersine açık bir ÅŸekilde incelenmeli dendiÄŸi zaman, buna tepkisel olarak gelen, ‘ama Ermeniler Kürtlere falan yerde ÅŸunu yaptı’, ‘Süryaniler de Kürtlere karşı….’, gibi ’ama’lı ve gerekçeli yaklaşımı kiÅŸi olarak bir çok Kürt sitesinde okuyucu mektupları ve yazıları olarak kısa bir süre önce takip ettim. KonuÅŸtuÄŸum bazı Kürt dostlarımın da benzer bir eÄŸilimi, yani ‘1915 Soykırımında Kürt rolünü’’ bilinçli bir ÅŸekilde gündeme taşımama veya bunun önünü kesmeyi tercih ettiklerini gözlemledim. Bu tercih bilerek yapılan bir tercihtir. Bazı Kürt aydınları teriminden bunları kastettim. Örnek bir isim veya isimler mi istiyorsunuz? Biraz sonra size bunu birlikte tespit etme önerim olacak. Fakat ÅŸimdilik ÅŸunları aktarayım: Bundan bir süre önce, sevdiÄŸim ve saygı duyduÄŸum gazeteci bir arkadaÅŸ olan Fırat Aygün benimle Stockholm’da bir söyleÅŸi yapmıştı. Buradaki benzer konuyu çok hafif bir ÅŸekilde iÅŸlemiÅŸtim. SöyleÅŸi, Rızgari sitesinde yayınlanmadı. Gerekçe neydi? Elbette ‘yazılı’ bir cevap ve gerekçe vermediler.
Önerime gelince: Benimle yaptığınız bu söyleÅŸiden hareket edelim. Osmanlı döneminde Ä°ttihat ve Terakki Partisi’nin Hristiyan olan Ermeni ve Süryanilere Soykırım örgütlediÄŸi ve gerçekleÅŸtirdiÄŸi tartışma konusu yapılmamalı. Bu soykırımda ‘Kürtlerin rolü neydi?’ sorusu sorulsun ve tartışma konusu yapılsın. Arkasından, Abdulhamit tarafından kurulan Hamidiye Alayları neyin karşılığında ve kime karşı kurdurulmuÅŸtu? Bunun da arkasından ÅŸöyle bir soruyu gündeme getirilsin: 1915 Soykırımı döneminde Hamidiye Alayları dağıtılmıştı, fakat yerine geçen Süvari Birlikleri de Kürtler’den oluÅŸuyordu. Bunların öldürdüklerinin bilançosu çıkarılsın ve talan ettikleri Ermeni ve Süryani malları araÅŸtırılsın.
Son olarak ÅŸunu söylemeliyim: 1915’lerde Van, Siirt, Bitlis, MuÅŸ, Urfa, Omid, ViranÅŸehir, Hakkari ve bügün Kürtlerin yaÅŸadığı baÅŸka bir çok ÅŸehirde Ermeniler ve Süryaniler yaşıyordu, fakat bugün bu insanlar yoklar. ‘Birileri’ tarafından yok edildiler. Peki, ya onların mallarına ve mülklerine ne oldu, evlerinde kimler oturuyor, diye sorun? Bu soruların arkasından gelecek tepkilerdendir benim ‘bazı Kürt aydınları’ndan kastım.
Kürt aydını Berzan Boti, ‘ben sadece özür deÄŸil ama aynı zamanda benim olmayan mülkü de esas sahiplerine iade ediyorum’, diyerek onurlu bir davranış sergiledi. Bu onurlu davranışı sayın Ahmet Türk olmak üzere bir çok tanınmış Kürt ve aydını da göstermelidir, kanaatindeyim.
Bence Kürt hareketi dinamik bir harekettir. Kürt aydınlarının bu konudaki tavrı Türk devletini ve soykırımı inkar eden bütün güçleri ters köÅŸeye yatırabilir. Soykırımdan kalma mülkünü teslim eden ve soykırımdan dolayı özür dileyen Kürt aydını Sayın Berzan Boti olmak üzere, Omid (Amed) Belediye BaÅŸkanı sayın Osman Baydemir’in duruÅŸları ayakta alkışlanacak duruÅŸlardır. Bundan kısa bir süre önce Diyarbakır’da bir konferans gerçekleÅŸmiÅŸti. Bu konferansta bir konuÅŸma yapan sayın Baydemir aynen ÅŸunları söylemiÅŸti: ‘‘ … açık ve net soylüyorum, biz her bir insan, kendi ailemizle, ailemizin geçmiÅŸiyle, mensubu olduÄŸumuz kültür ve kültürün geçmiÅŸiyle, mensubu olduÄŸumuz halk ve o halkın geçmiÅŸiyle övünmek isteriz ve övünmek de en doÄŸal hakkımızdır. Ama halkımızın geçmiÅŸinde, tarihinde karanlık sayfalar varsa, iÄŸrençlikler varsa, açık söylüyorum alçaklıklar varsa onu reddetmek, o günaha ortak olmamak bizim ahlaki, vicdani ve siyasetçiysek siyasetçi görevimizdir….’’
Sayın Baydemir’in duruÅŸu, halklarımız arasındaki dostluk için bir köprüdür. Elbette bu duruÅŸa sahip olan tek başına kendisi deÄŸildir. Sayın Ahmet Tan’ın Meclisteki Ermeni ve Süryani Soykırımı konusunda konuÅŸması hatırlardadır. Kürt aydını ve yazar sayın Recep MaraÅŸlı’nın çalışması ve yazılarılar bizleri alabildiÄŸine aydınlatıyor. Orhan MiroÄŸlu’nun yayınladığı çok deÄŸerli yazı ve kitapları vardır. Bu örnekleri elbette daha da çoÄŸaltmak mümkündür. Bunların hepsini yürekten alkışlıyoruz.
Sayın Baydemir’in kafasına atılan taÅŸların ve zorluklarının farkındayız. Fakat bütün bu zorlukları göÄŸüsleyebileceÄŸine olan inancımızdan dolayı, bundan bir müddet önce Diyarbakır Belediyesi’nden bir anıt talebimiz oldu. Öyle inanıyoruz ki, bu anıtın dikilmesi soykırımı inkar eden bütün güçlere bir cevap olacaktır. Sydney’de, Yerevan’da, Stockholm’da, New York’ta anıt dikiliyor da, niye soykırımın gerçekleÅŸtiÄŸi bölgelerden biri olan Diyarbakır’da dikilmesin?
Gabar Çiyan: Türkiye’nin Seyfo Soykırımı konusundaki yaklaşımı ne? Seyfo Center’in devlet nezdinde bir giriÅŸimi bekleniyor mu? Konunun Türk ilerici ve demokrat kesimince tartışmaya açılması süreci baÅŸladı mı? Seyfo Center in bu konudaki çalışmaları neler?
Sabri Atman : Türkiye’de dışarının baÅŸta olmak üzere cılız da olsa iç dinamikler nedeniyle soykırım sözcüÄŸü geçmiÅŸ yıllara göre daha fazla teleffuz edilmeye baÅŸlandı. Tarihi objektif bir ÅŸekilde irdeleyen ve soykırımın varlığını iÅŸleyen kitaplar da çıkmaya baÅŸladı. Fakat devletin ve AKP’nin inkara devam etmekten öte bir politikası yok. En son devlet desteÄŸinde Ä°stanbul’da Hocalı katliamını protesto adı altında ırkçı sloganlarla donatılmış bir miting düzenlendi. Devletin politikası budur. Bu yüzden demokratik güçlerin ve bizlerin katedeceÄŸimiz daha uzun bir yolumuz var.
Önümüzdeki süreçte Türkiye ve yöneticileri soykırım gibi ağır bir yükü taşıyacak ve eskisinden daha fazla zorlanacaklardır. Soykırımda öldürülenlerin torunları olarak bunların rahatını bozacağız. Bu böyle bilinsin! Bunların, Sayın Baydemir’in dediÄŸi gibi geçmiÅŸteki ‘alçaklığı’ reddetmekten baÅŸka bir seçenekleri yoktur.
Gabar Çiyan: Süryani (Seyfo) Soykırımının resmi olarak tanınmasında Ermenistan’ın tutumu ne? Bu soykırımın Ermenistan tarafından tanınması için Seyfo Center’in planlanmış çalışmaları var mı? En son Ermenistan Parlamentosu’nda red edilen Süryani Soykırımı yasa tasarısına yönelik düÅŸüncelerinizi merak ediyordum. Nasıl bir karar bekliyordunuz? Beklentilerinizin gerçekleÅŸtirilmesi için Merkez’inizin çalışmaları hangi yöne kayacak? Sizin gibi soykırım karşıtı Süryani insan hakları örgütlerinin bölgemizde yaÅŸanan dilsel, kültürel vb kıyımlara karşı daha güçlü ses getirebilme ve sonuç alabilme açısından, bölgedeki benzer diÄŸer insani örgütlerle iÅŸbirliÄŸi konusu gündeminizde var mı?
Sabri Atman : Seyfo Center’in baÅŸkanı olarak, daha önce Ermeni Soykırım Müzesi tarafından Ermenistan’a davet edilmiÅŸtim. Süryani Soykırımının bügüne kadar Ermenistan Cumhuriyeti tarafından kabul edilmediÄŸini ve bunun önemli bir eksiklik olduÄŸunu dile getirmiÅŸtim. Bir çok temsilciyle iliÅŸkilerim oldu.
Yasanın rededilmesine gelince, genel olarak bir yasanın parlamentodan geçmesi için, bunun hazırlığının yeterince yapılması, zamanlamasının çok iyi tespit edilmesi gereklidir. Sözünü ettiÄŸim hazırlığın ve zamanlamanın yapılıp yapılmadığıni bilmiyorum. HerÅŸeye raÄŸmen karar üzücü bir karardır. Bu tür bir kararın alınmasında ne tür siyasi ve ekonomik kaygıların gözönüne alındığı konusunda yeterince fikir sahibi deÄŸilim. Kabul edilemez bir karardır.
Çünkü Ermenistan halkının ve Ermenistan Devletinin Süryani Soykırımını kabul etmesi, hem ahlaki hem de siyasi sorumluluÄŸudur. Bütün dünyadan Ermeni halkının yaÅŸadığı acıları ve soykırımı kabul etmesini isteyeceksin, diÄŸer taraftan da, Süryani soykırımına hayır diyeceksin, bunu inkar edeceksin. Bu anlaşılabir ve kabul edilebilir bir tavır deÄŸildir. Böylesi bir tavrın ve inkarın devamı Ermenistan Cumhuriyeti'ne ve halkının mücadelesine ve inandırıcılığına zarar verir.
25 Nisan tarihinde Yerevan’da ilk Süryani Soykırım anıtı dikilecektir. Seyfo Center’i temsilen davetliyim ve yapacağım konuÅŸmada Ermenistan’ın Süryani Soykırımı Seyfo‘yu kabul etmesini talep edeceÄŸim. Ermenistan Meclis BaÅŸkanı olmak üzere bir çok temsilciyle Süryani Soykırımı Seyfo’nun kabul edilmesi için görüÅŸmelerim olacak.
Ezilen halkların birlikte mücadelesinden yanayız. Bu yöndeki stratejimizde de hiç bir zaman deÄŸiÅŸiklik olmayacaktır. Amerika, Avustralya ve Avrupa’da bir çok Ermeni dostun bize gelen üzüntüleri ve dilekleri var. Bunlara büyük deÄŸer veriyoruz.
Strateji deÄŸiÅŸikliÄŸi deÄŸil, fakat Ermenistan Cumhuriyeti’nin dikatine ve kendilerine sesimizi duyurmak için Seyfo Center olarak önümüzdeki haftalarda internet üzerinden herkesin katılabileceÄŸi bir ÅŸekilde ‘’Türkiye ve Ermenistan Cumhuriyeti Süryani Soykırımını Kabul Etmelidir!’’ ÅŸeklinde büyük bir kampanya yürüteceÄŸiz.
Sonuç olarak, önümüzdeki dönemde Ermenistan Cumhuriyeti'nin mutlaka ama mutlaka Süryani Soykrımını kabul edeceÄŸine inanıyorum. Mücadelemiz ve iliÅŸkilerimiz de bu yönde devam edecektir.
Copyright : Ararat News Publishing / Seyfo Center / Gabar Ciyan